Haber

‘Karaoğlan’ İzmir’de anıldı: “Ecevit, Türkiye’de Toplum Vicdanında Solu meşrulaştıran kişidir”

Haber: SULTAN HAREKET KELEŞ – Kamera: KERİM UĞUR

Yarım asrı Türk siyasetinde geçiren eski Başbakan Bülent Ecevit, ölüm yıl dönümünde İzmir’de anıldı. Yılmaz Büyükerşen, DSP Eski Genel Başkanı Zeki Sezer, CHP Eski Genel Başkanı Altan Öymen ve SHP Eski Genel Başkanı Murat Karayalçın’ın konuşmacı olarak katıldığı “Anılarda Bülent Ecevit” söyleşisinde konuşmacılar Ecevit ile anılarını paylaştı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Türk siyasetinin değerli aktörlerinden CHP eski Genel Başkanı ve Başbakan Bülent Ecevit’in vefatının 17. yıl dönümünde “Anılarda Bülent Ecevit” söyleşisi düzenledi. Dün akşam Ahmed Adnan Saygun Kültür Merkezi’nde eski Kültür Bakanı Prof. Dr. Suat Çağlayan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide; Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen ve eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın konuşmacı olarak yer aldı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in röportajı selamlamak ve Bülent Ecevit’i anmak için gönderdiği mesaj salonda okundu. Ecevit’in şiirlerinin de söylendiği söyleşide Ecevit’in hayatını anlatan belgesel film gösterimi yapıldı.

SOYER: ECEVİT HİÇBİR ZAMAN DOĞRU YOLDAN DÖNMEMİŞTİR

Röportajın açılış konuşmasını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer yaptı. Soyer konuşmasında şunları kaydetti:

“Cumhuriyet Halk Partisi 3’üncü Genel Başkanı Bülent Ecevit’i vefatının 17’nci yılında anmak için bir aradayız. Bu anma vesilesiyle, en değerli aktörlerden eski Genel Başkanımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Hayatı boyunca millet için çalışmış, öyle ki şu sözleri siyasi tarihimize altın harflerle kazımıştır: “Bizim iki gücümüz vardır: Hak ve millet.” Karaoğlan ve ona güvendi.Sayın Bülent Ecevit ülkemizin 5 kez başbakanlığını yaptı.Görevini büyük bir özveriyle yürüttü.”Bu düzeni değiştireceğiz” dedi.Ülkemizde değişimin öncüsü oldu. 20. yüzyılın ikinci yarısında Kıbrıs Barış Harekatı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenliğini sağladı.Doğru gördüğü yoldan asla dönmedi.Bu yola mahkum edilse de savunmaktan vazgeçmedi. gerçek ve halkının yanında durmak. Eylemlerinin arkasında onun aynı zamanda bir entelektüel olması da yatıyordu. Entelektüel birikimi ve şair kimliğiyle tanınan Ecevit, yazıları ve denemeleriyle toplumun sorunlarına ışık tutan bir aydındı. Bir başkanı anmanın en iyi yolu onun fikirlerini ve eylemlerini ilerletmektir. Ecevit, 1974 yılında yapılan 22. CHP Kongresi’nde “Cumhuriyet Halk Partisi demokratik sol bir partidir” ibaresinin parti tüzüğünde yer almasına öncülük etti. “Ortanın Solu” yaklaşımını geliştirerek Cumhuriyet Halk Partisi’nin telaffuzlarını gündeme getirdi. Partinin toplumun geniş kesimlerine yayılmasını ve partimizin iktidara gelmesini sağladı. Sayın eski Genel Başkanımız Ecevit bu yaklaşımın çıkış noktasını şu sözlerle açıklıyor. “Bir insanın düşüncesi baskılardan kurtulabilir, kişiliği özgürce gelişebilir, eğilim ve yeteneklerine göre eğitilebilirse ulaşabileceği bir seviye vardır. Herkesin o seviyeye ulaşmasına izin vermeyen bir devlet ve toplum düzeni İnsanlığa aykırıdır, bazı insanların o seviyeye gelmesine izin vermez.” “Başkalarının bunu yapmasını engelleyen bir devlet ve toplum düzeni hem insanlığa hem de adalete aykırıdır.” Karaoğlan’ın bu sözleri, insanca ve adil bir yaşamın kurulması ve sürdürülmesi için ortaya çıkan bir dünya görüşünü ve yeni bir siyaseti anlatıyordu. Bu politikanın iki katmanı vardı. Birinci katmanda Cumhuriyet Halk Partisi’nin Türkiye’nin sorunlarına yaklaşımında ve bu sorunların çözümünde benimseyeceği tutum anlatılmaktadır. İkinci katmanda Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran partinin 60’lı ve 70’li yılların iki kutuplu dünyasında, Türkiye’nin ötesine geçerek dünyanın geleceğini hedefleyen bir amacı anlatıldı.

“İZMİR’DE KENDİMİZLE YARIŞIYORUZ”

Partimiz CHP, ülkemiz siyasetinde demokrasinin ve barışın en güçlü savunucusudur. Bu nedenle CHP ile İzmir arasındaki güçlü ilgi tesadüf değil. Atatürk’ün CHP’si ve Atatürk’ün İzmir’i bu topraklarda her zaman barışın ve demokrasinin teminatı olmuştur. Onun için İzmir bu ülkede milletin iradesinin tecelli ettiği günden bu yana sadece parti ve aday seçmek için sandığa gitmiyor. İzmir’in bu iradesinin çok iyi anlaşılması gerekiyor. İzmirliler her seçimde demokrasiye, insan haklarına, bağımsızlığa ve laikliğe oy veriyor. Türkiye’de bu değerleri en iyi temsil eden partiyi ve adayı seçer. Ne mutlu ki bu parti bizim Cumhuriyet Halk Partimiz. O yüzden İzmir’de kendimizle yarışıyor ve bu büyük hareket alanından sonuna kadar yararlanıyoruz. Bunu başarmanın tek yolu İzmir’i dünya ve Avrupa ile buluşturmaktır. Bu nedenle beş yıldır şehir diplomasisine çok önem veriyoruz. Bu çabamızın dünyada sandığımızdan çok daha büyük bir anlamı var. Çünkü İzmir hem kadim demokrasinin doğduğu yer, hem de çağdaş Cumhuriyetimizin kurtuluşunun ve kuruluşunun başladığı yerdir. Bütün bunları dünyaya kazandırmak için büyük çaba harcıyoruz. Bu çalışmalarımız sonucunda 2022 yılında Avrupa’nın demokratik değerlerini en iyi taşıyan şehir seçildik. Avrupa Kurulu tarafından Avrupa Ödülü’ne layık görüldük. Birkaç hafta önce Avrupa Konseyi Bölgeler Meclisi’nin başkanlığına seçilen ilk Türk belediye başkanı oldum. Çünkü biliyoruz ki Avrupa’dan ve dünyadan uzaklaştıkça bağımsızlığımızı ve özgürlüğümüzü kaybediyoruz. Onlar karar veriyor, biz uyguluyoruz. Dünyayla ne kadar uyum içinde olursak özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı ve refahımızı o kadar artırırız. Karar süreçlerine dahil oluyoruz. Ekonomik demokrasi Ecevit’in ortaya koyduğu önemli kavramlardan biridir. Buna İzmir’de ekolojik demokrasiyi de ekledik. Sosyal demokrasinin tüm unsurlarını ve bedellerini ekonomik demokrasi ve ekolojik demokrasiyle güçlendirerek yolumuza devam ediyoruz. Bu nedenle hayatın her alanında kooperatifleri destekliyor, doğayla uyumlu, dayanıklı bir kentsel yaşam inşa ediyoruz. Karaoğlan’ın 2. yüzyıl Türkiye’sinde ortaya koyduğu düşünce eserlerine daha da sıkı sıkıya tutunmalıyız. Bunu İzmir’de yapmaya çalışıyoruz.

“İZMİR OTORİTER SİYASİ İKLİMİN panzehiridir”

Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihi değişim tarihidir. Her değişim, bir kabuğun kırılmasını ve yeniden mayalanmasını gerektiren güçlü bir süreçtir. Yaklaşık 5 ay önce 22 Haziran’da “Yeni Siyasi Belge: İzmir Duruşu” başlıklı bir yazı yazmıştım. 14 Mayıs seçimlerinin ardından partimizde değişimin öncelikle sol ve sosyal demokrat değerlerin daha sıkı benimsenmesinden kaynaklandığını belirtmiştim. Bu bildirinin ana fikri şuydu: 8500 yıllık demokrasi ve barış şehri İzmir, ülkemizdeki otoriter ve popülist siyasi iklimin tek panzehiridir. Bu nedenle büyük bir sorumluluk taşıyoruz. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, herkes için insan onuruna yakışır bir yaşamın mümkün olduğu, Geleceğin Türkiye’sini, Türkiye’yi inşa etmek zorundayız. Ne keyifli ki, 100 yıllık bir siyasi hareket olarak tarihimizden, eski Genel Başkanlarımızdan, geçmiş ekiplerimizden ders almaya, birlikte tartışmaya, düşünmeye devam ediyoruz. Bu vesileyle Merkezi Yönetim Kurulu, Parti Meclisi ve Yüksek Disiplin Kurulu üyesi olan Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel başta olmak üzere tüm yöneticilerimize yeni görevlerinde başarılar diliyorum. Biz Cumhuriyet Halk Partisi mensupları bu ülkede var oldukça ne bu ülke, ne de bu millet mağlup olmayacaktır. Partimizin bu güne gelmesinde büyük katkısı olan 3. Genel Başkanımız Bülent Ecevit’i bir kez daha saygı ve rahmetle anıyorum. Yolumuz meşakkatli, yolumuz uzun ama hedefimiz iyi, o hedefe yolculuk güzel… Hep birlikte iyiye, doğruya, güzele doğru yürümeye devam edeceğiz ve edeceğiz. kesinlikle başarılı olun.”

BÜYÜKERŞEN: ECEVİT, ‘ÜNİVERSİTE KAPISINDA BEKLEYEN GENÇLERİ GÖRMEYECEĞİZ’ DEMİŞTİ

Soyer’in ardından konuşan Eskişehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, Ecevit’in gençlerin üniversiteye girmesi için yaptığı çalışmaları şu sözlerle anlattı:

“1973 yılında, 1973 seçimleri öncesinde merhum Ecevit sadece iki şey söylemişti: Üniversiteye giremeyen, üniversite kapısında bekleyen gençleri görmeyeceğiz, bu sistemi değiştireceğim. İkinci konu ise görev yapan gençlerin Ordunun yedek subay ihtiyacından fazla olan yedek subaylar iş bulamıyor, evlenemiyor, orduda yedek subay ihtiyacı ortaya çıktığında istihdam edilebilecek yedek subayları askere alabilmek için bekliyorlardı. konuştuğumuz kişilerin kazanamayacağını ve böyle bir parti programının olacağını söyledi. Kendi sohbetlerinde de söylendi, hatta bazı gazetelerde zaman zaman eleştirildi. Ancak 1973 seçimlerinde merhum Ecevit ve Erbakan çoğunluğu elde ederek koalisyon kurdular ve hükümeti kurdular.Başbakan Bülent Ecevit, Ekim 1973’te tüm üniversite rektörlerine ve akademi başkanlarına bir mektup gönderdi.Çağrı şöyleydi: Yükseköğretim konularını Başbakanlıkta görüşeceğiz. Ankara’da bulunmanızı rica ederiz. Önce Meclis’e gittik. Bu toplantılar önce salonda, ardından da Başbakanlık’ta devam etti. Bize şunu söyledi, dedi; “Biliyorsunuz ben halka söz verdim. Onun için ben bu yedek subay sorununu çözeceğim, sizin işiniz değil ama sizinle birlikte üniversite okumak isteyip de okuyamayan gençlerin sorununu çözeceğim. Mali bütçe 1974’ün 1974 tarihli kararı mecliste görüşülecek. Size soruyorum, neden öğrenci alamıyorsunuz söyleyin. Dinleyeceğim, sonra size her branştaki eğitiminizin maliyetinin ne kadar olduğunu sormak istiyorum. Almıyorsunuz diyorsanız’ Ekibim yok, ekipler verilecek, arsam yok dersen kamulaştırma parası verilecek, ne istiyorsun, öğrenci ne kadar, mühendis ne kadar, bunları not edeceğim. hepsi lütfen. “Söyleyin” dedi. “Artık neye ihtiyacınız var?” dedi. “Bunun için bir yasaya ihtiyacınız var, yani böyle bir yükseköğretim sistemini yasalaştırmanız gerekiyor, sistemin kurulması gerekiyor. “Kanun” dedim. “Tamam” dedi, “Sayın Mustafa Üstündağ’la oturun, bir tasarı hazırlayın, 1 hafta 10 gün Ankara’ya yerleşin, oturun, modelinizi anlatın, hazırlayın.” Yerleştim, sabahın karanlığında bakanlıkta buluştuk, akşam geç saatlere kadar tasarıyı hazırladık. Tasarı 1 haftada çıktı. Ancak yol nedeniyle yeni bir üniversite kurulacaksa üniversitelerarası forumun görüşünün alınması gerekir. Planlama aslında tamamdı, planlamaya bir itiraz yoktu. Üniversitelerarası kurula yazıp, acilen cevap verilmesi şartıyla bu yasa tasarısı hakkında görüşlerini sorduk. Bir hafta sonra cevap geldi: “Böyle saçma bir öğreti olamaz.”

SEZER: İLK BİRE BİR KARŞILAŞMAMDI VE ÇOK ETKİLEYİCİ OLDU.

Eski DSP Genel Başkanı Zeki Sezer de Ecevit’ten öğrendiği ilk dersi ve Ecevit’in Türk siyasetine ve toplumuna neler kattığını izleyicilerle paylaştı:

“Ecevit’e -bakandınız, yönetimdeydiniz- onun mitinglerine, otobüslerine yaklaştıkça daha da sevinirken, o da Eskişehir’e geldiğinde zaman geçti ve ben onunla çalıştım, genel sekreter oldum. Yıllarca partinin milletvekili oldum, bakanı oldum, onun yerine genel lider oldum ve bu büyük bir şey ama ilk birebir yarışmamız oldu, yönetici oldum. Çankaya ilçesinde, o gün genel merkezde bir toplantı vardı, tesadüfen oradaydı ve bizimle çay toplantısı yapmıştı, karşısına oturduk, ilk birebir yarışmamdı ve çok güzeldi, etkileyiciydi. Toplantıdan ayrıldım ve “Konuşurken hep bana bakıyor” dedim. “Hadi ama hep bana bakıyor.” Yani o kadar etkileyici bir duruşu ve bakışı vardı ki. İşte şöyle dedi: ” Artık aktif siyasette yer alıyorsunuz, parti yöneticisisiniz.” “Üye oldun, örgütte çalışacaksın, basını takip etmek önemli, gazeteleri takip etmeni, gazeteleri okumanı tavsiye ederim.” Size yakın olanlarını ama yakın görmediklerinizi de mutlaka okuyun” dedi. Bu ilk gündü, ilk dersti, çok değerliydi. Her zaman kendi içimize kapanıp başka şeyleri ihmal edebiliriz. Bunu asla unutamam.

“ECEVİT TÜRKİYE’NİN TOPLUMSAL VİCDANINDA SOLU MEŞRULAŞTIRAN KİŞİDİR”

Elbette Ecevitler bu ülkeye hayatlarını adadılar, bunu da büyük bir özveriyle yaptılar. Onların özlemlerini yerine getirmedi ama ülkenin özlemlerini gerçekleştirmek için büyük fedakarlıklar yaparak büyük işler yaptılar ve bence Ecevit Türkiye’de solu toplumun vicdanında meşrulaştıran kişidir. O dönemde, yani 1950’li ve 1960’lı yıllardaki Soğuk Savaş döneminde, solu farklı bir pencereden tasvir eden güçler, toplumda solun adına dair yanlış bir algı yarattı. Ancak Ecevit bunu kararlılıkla vurguladı, sol demekten çekinmedi ve 1976 kurultayında “Cumhuriyet Halk Fırkası demokratik, sol bir partidir” unsurunun programa dahil edilmesine katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Sol giderek toplumda çok daha anlaşılır olmaya başladı. Geçtiğimiz günlerde sağcı, hatta İslamcı sağcı bir yazar şöyle yazmıştı: “Sol toplumun vicdanıdır, vicdanıdır.” Buraya gelirken toplumun o maliyetlere destek vermesi elbette çok önemli diye düşünüyorum ama merhum Ecevit’in de büyük katkısı oldu. Hatta kendisini sağda konumlandıran, sağda siyaset yapan insanlar, solcu ve sosyal demokrat bir siyasetçiyi eleştirdiklerinde, “O da kendisine sosyal demokrat diyor” diyor. “Yani Türkiye bu noktaya gelmişse bugün yaşadığımız sıkıntıların büyük ölçüde aşılacağını düşünüyorum.”

ÖYMEN: PARTİYE ÜYELİĞİ TEKLİF ETTİ VE İMZALADIM

Eski CHP Genel Başkanı Altan Öymen, Ecevit’in Cumhuriyet Halk Partisi’ne katılmasıyla yaşanan süreci anlattı. Öymen şunları söyledi:

“Şimdi geriye baktığımızda hakikat Türk siyasetine ne kattı? Şiir ekledi, şiir ekledi, sanatla meşgul oldu. Sonra barışı ekledi, savaşı ekledi. Savaşı ekledi, demek istiyoruz ki, Kıbrıs’ın adaletsizliğine, anlaşmalarla belirlenen, Türkiye’nin hakkı olan bu hakkı da eklemiştir.” Siyasette Akdeniz siyaseti açısından da yaptığı şeyler var. En önemlisi sol açısından bakıldığında sol, soruşturma konusu olmaktan öteye gitmediği, sol diyenlerin doğrudan hapse atıldığı bir dönemden geçtikten sonra Türkiye’de normalleşti, sol geri döndü. doğal durumuna. Gelip sol siyaseti, demokratik siyaseti iktidara getirdi. Sayısız. Ecevit’le hemen hemen aynı sıralarda, 1950’de gazeteciliğe başladık. Benden 5-6 yaş büyük, daha önce İngiltere’ye gitmişti. Oradaki büyükelçilikte basın işleriyle meşguldü. Uzun süre devlet memuru olarak çalıştı. Türkiye’ye geldi, o zamanlar onu tanımıyordum. Ulus gazetesinde çalışmaya başladım, aynı zamanda CHP’ye üye oldum, dernek başkanı oldum vs. Bir şeyler yapmıştım. Orada tanıştık ve evlerimiz Bahçelievler’deydi. Onun babası da benim babam da milletvekiliydi. O zamanlar kooperatif diye bir şey vardı, komşuyduk. Komşu olduğumuz zamanlarda kış günlerinde yürürdük. O yıllarda Ankara’da bu kadar taksi yoktu, giderken sohbet ederdik. Böylece sıkılmadan yolculuğu tamamlayabiliriz. Her şeye iyimser bakardı, ‘yürümek çok sağlıklıdır’ diye endişelenirdi ama ben öyle düşünmüyordum, üşüyordum. “Ah, nefes al” sıkıntısı, nefes alsam ne olacağını bilmiyordum, fazla çekmezdim. Ama elbette yol boyunca çok sohbet ettik. Aynı zamanda ben o dönem CHP’nin gençlik merkezi başkanıydım ve ona partiye katılmasını önerirdim, ‘Siyaset iyidir, CHP en iyisidir’ vs. Sanatla daha çok meşgulüm.” Bir süre bu böyle devam etti, partiye katılmadı. Ancak bir gün iktidar partisi demokratik duruşundan tamamen vazgeçtiği bir çizgiye girdi ve CHP önce Halkevlerini devlete tahsis etti, ardından CHP’nin tüm mallarına el konuldu. “Bunlar tek parti döneminde alındı, eğer öyleyse gayri meşrudur ve alınması gerekir.” Her şeye aykırıdır, geriye dönük yasa çıkarılamaz vs. O zamanın eşyalarının çoğu zaten partiye üye olan ve bir miktar parası olan kişilerden gelen hediyelerdi. CHP’nin il başkanlıkları, ilçe başkanlıkları… Bazılarının binaları var, kimin yaptığı belli değil. Tek parti dönemi de olsa tarihin akışında bir dönemdir bu. CHP’de çok partili sisteme geçildikten sonra bunları vakfa dönüştürmemizi önerdi. Reddettiler ve doğrudan devlete, devlet kontrolüne, yani Demokrat Parti kontrolüne getirdiler. Ulus gazetesi mensupları olarak matbaamız gitti, biz ortada kaldık. Önce CHP onların malını aldı, CHP bizim binaya geldi. İsmet İnönü’nün ofisi de parti genel merkezi olan binamızdaydı. Tabii partinin başı büyük belaya girdi ve o dönemde çekilen fotoğraflar gazetelerde de yer buldu. İlçe merkezlerinin bir kısmı çadırlarda çalışıyordu. Bazıları başkanların toplantılarını kendi evlerinde yaptı. O zor dönemde gazete olarak başka bir bina bulup o binaya girdik. Ulus gazetesi yerine Yeni Ulus adında bir gazete çıkardık. Artık partinin malı demek mümkün değil. Orada Ankara’da bir depo gazete işletmeciliğine dönüştürüldü, başladık. Bu arada Ecevit dış haber servisinde çalışıyordu ve espriler yazmaya başlamıştı, ben de muhabir olarak çalışıyordum. Soğuk havalarda yürüyüşlerimiz devam etti. Ben yine böyle bir hatırlatmayı düşünürken, “Karar verdim, seni dinliyorum, partiye gireceğim” dedi. “Neden?” “Bakın ne olduğu ortada” dedim. Tabii çok sevindim, partimiz büyük bir değer kazandı. “Lider olarak teklifi yaptım ve imzaladım.”

KARAYALÇIN: SAYIN ECEVİT SOLDA BİRLİK KONUSUNA BİZDEN FARKLI BAKTI

Eski SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın da Ecevit’le yaptığı sol birlik görüşmesini şöyle anlattı:

“Sayın Ecevit’in solda birlik meselesine bizden farklı bir bakış açısı vardı. Bülent Bey’in solda birlik sağlamaya yönelik girişimlerine ilişkin açıklaması ilk kez gazetelerde yer alınca çok heyecanlandım. Hemen talepte bulundum. Kendisiyle randevu aldım ve hemen kabul etti. Kütüphanede buluştuk, zeytin ağacı ittifakının nasıl olduğunu, İtalyan solunun neler yaptığını anlattım. Ona ittifaktan bahsettim. Dinledi ve bazı soruları vardı. Ben de şöyle dedim: “Eğer İzin verirseniz Zeytin Ağacı İttifakı başkanından randevu istedim, kendisi ile görüşeyim, sonra bana anlattıklarını size aktaracağım.” “Tamam” dedi ama ben öyle bir izlenim bıraktım. Aklı başına geldi, Altan Bey’e sordum, “O toplantıdan sonra beni davet etti, sonra hastalandı ve hastaneye kaldırıldı.”

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ

1.VİDEO

ANMA ETKİNLİĞİNDEN DETAY GÖRÜNTÜLER

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BAŞKANI TUNÇ SOYER’İN AÇILIŞ KONUŞMASI

2.VİDEO

ESKİŞEHİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ BAŞKANI YILMAZ BÜYÜKERŞEN’İN KONUŞMASI

ESKİ DSP BAŞKANI ZEKİ SEZER’İN KONUŞMASI

ESKİ CHP GENEL LİDER ALTAN ÖYMEN’İN KONUŞMASI

ESKİ SHP BAŞKANI MURAT KARAYALÇIN’IN KONUŞMASI

golpazari-ajans.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu